21.08.2001

HAŞMET BABAOĞLU

 

 

Spor, genetik ve ırklar

Bugünün en gözde bilimi genetik... Tamam! Ama gidişat öyle ki, bugüne kadar aklımızın ermediği ne varsa cevaplarının genetikte bulunduğuna inanmaya başladık.

Oysa genetik bir bilim, dertlerimizin Marko Paşa'sı değil!.. Bakalım bu işin sonu nereye varacak?

Geçenlerde bizim gazetenin orta sayfasında Jon Entine'ın ABD'de gürültü koparan kitabı "Tabu" konu edilmişti. Haberin başlığı da çekiciydi: "Siyahlar neden yüzemez?"

Koşuyor, sıçrıyor, takım sporları yapıyorlar ama teniste, yüzmede filan yoklar... Sabah'taki haberde vurgulandığı gibi, neden son yirmi yılda siyahlar yüzmede bir tek olimpiyat madalyası kazandı da atletizmde madalyaya doymuyorlar? Sadece sosyal ve kültürel gerekçeler yüzünden mi?..

"Hayır" diyordu Entine kitabında; "bunun nedeni genetik yapılarında ve kas tiplerinde yatıyor."

***
Öyle mi gerçekten?

Gelin, Entine'a ve tezlerine daha yakından bakalım.

Jon Entine bir gazeteci ve TV yapımcısı. 1989'da Tom Brokaw'la birlikte NBC'de "Siyah Sporcular: Gerçekler ve Yalanlar" adında bir belgesel yapıyor. Dehşetli tepkiler ve hakaretlerle karşılaşıyor. Her kafadan bir başka ses çıkıyor bu konuda.

"Hatta" diyor Entine; "en berbatı otosansürdü. Irkçı görünmemek için gerçekleri herkesten önce biz sansürlüyorduk!"

"Yeter artık!" demiş bir gün Entine ve muazzam bir çalışmanın içine dalmış. Sonunda "Tabu" adlı kitap çıkmış ortaya. Neden tabu? Çünkü epeydir siyahlarla beyazlar "uyumlu" gözüküyorlar ABD'de, ama bu "uyum" derin bir sessizliğin ve tabuların üzerinde yükselen bir uyum... Nitekim kitabın altbaşlığı şöyle: "Siyahlar neden sporda bu kadar başarılı ve biz neden bu konuda konuşmaktan korkuyoruz?"

Entine'ın yanıtı açık: Her şeyi genetik özellikler belirliyor... Bunu açarsak karşımıza uzun veya kısa kas yapısından daha az laktik asit üretmeye; hücrelerin oksijen yakma becerilerinin farklılıklarına kadar bir dizi etken çıkıyor karşımıza...

Çok tutuldu Jon Entine'ın kitabı. Alttan alta ırksal (ırkçı?) açıklamalar getirmesine karşın siyahların medyası da hoşlandı kitaptan. "Biz doğuştan üstünüz" havası yetti onlara! Başarısız oldukları sporları umursamadılar.

Ancaaak...

Değil toplumbilimciler, biraz aklı başında bir toplum gözlemcisi bile kopan şamataya uzaktan bakıp gülüyor!

Çünkü siyah çocuklar halk plajlarında arkadaşlarıyla "eşek muhabbeti" yapmayı seviyor ama hâlâ kendilerine havuzu boyayacakmış gibi bakan "kıl" beyazların arasında sabah akşam kulaç atmak istemiyorlar. Kim ister?..

Bir tenis kulübünün steril ortamında yıllar boyu inat edip yıldız olmaya çalışacak siyahın sinirlerinin alınması gerekir filan hâlâ! Ama çıktı mı da çıkıyor: Arthur Ashe bütün zarafetiyle Wimbledon'da kupayı kaldırmamış mıydı? İşte Williams kardeşler...

Bazı bilimadamları ise şunu söylüyor: "II. Dünya Savaşı'ndan bu yana tutulan sportif kayıtlar, genetik evrimin binlerce yılına ait olguları kanıtlamaya yetmeyecek kadar kısa bir süreyi kapsamaktadır. Üstelik unutmamalı ki, 1920'lerde bütün yarışlarda beyazlar vardı. Neden? Genetikten mi? Asla... Spor beyazlara ait bir alandı da ondan!"

Yani...

Heyecana gerek yok! Daha öğrenecek, araştıracak, tartışacak çok şey var...

ALTYAZI
C. Wild: Dünyayı değiştireceğiz diye yola çıktık. Biz değiştik.

Arthur: Ne yanlış var bunda?

C. Wild: Dünyaya hiç bakmazsan... Yok!

(Todd Haynes'in Velvet Goldmine'ından-1998- bir diyalog)